Ağız ve Diş Sağlığı

Ağız ve diş sağlığı ile ilgili sorunlar, ülkemizde ve dünyada en önemli sağlık sorunları arasındadır.

Diş ve diş etlerindeki hastalıklar, insan yaşamını doğrudan tehdit etmediği için çoğu kere önemsenmemekte, bu yüzden de geç kalınmakta ve daha ileri sorunlarla karşılaşılmaktadır. Oysa ağız sağlığının ihmali, önce beslenme sorunlarına, sonra da buna bağlı fiziksel ve ruhsal diğer pek çok soruna neden olabilir. 

Ağız sindirim sisteminin başlangıç yeridir. Yani sindirim ağızda başlar. Yiyecekler ağızda yeterince çiğnenerek, tükürükte bulunan pityalin adlı enzimin tesiri ile sindirime hazır hale gelirler. Eğer diş ve dişeti dokuları sağlıklı değilse, ağız boşluğundaki diğer oluşumlarda da sorunlar varsa, besinler yeterince çiğnenemeyip, sindirime hazır hale gelemeyeceği için, sindirim sisteminin tümü  bu durumdan olumsuz etkilenecektir.   

Ağız içerisindeki tat alma organı olan dil de, çiğneme, yutma, konuşma gibi çok önemli yan fonksiyonlara sahiptir.

Dişler, besinleri parçalama ve çiğneme fonksiyonundan başka, konuşma ve estetik bakımdan da önemli role sahiptirler.

Esasen ağız, diş ve çene siteminin üç temel işlevi vardır:

1-Fonksiyon(Çiğneme)

2-Fonasyon(Konuşma)

3-Estetik(Görünüş)

Diş eksiklikleri, diş çürükleri, diş ağrısı, dişeti hastalıkları ve çene eklemindeki rahatsızlıklar, yukarıdaki bu üç fonksiyonun yerine getirilmesinde önemli sorunlara neden olur.

Diş kayıplarının en önemli iki nedeni vardır. Bunlardan biri diş çürüğü, diğeri ise diş eti hastalıklarıdır. Bunların dışında travmaya bağlı diş kayıpları da söz konusudur.

Diş ve dişetlerinden kaynaklanan rahatsızlıklar, ağızdaki diğer dokulara da rahatsızlık verebileceği gibi, çene kemiklerine de zarar veren durumlara sebep olabilirler. O kadar ki diş ve dişeti hastalıkları yüzünden çene kemiklerinin iltihaplanması, erimesi ve bunlara bağlı olarak kırılması bile söz konusudur.

Öte yandan ağız ve diş sağlığındaki bozulmalar, vücudumuzun genel sağlığını da etkilemekte, diğer organlarımıza da zarar verebilmektedirler. Diş ve dişetlerindeki sürekli enfeksiyonlar, kalp, beyin, böbrek, eklemler ve diğer bir çok organa zarar verebileceği gibi, bütün bir vücut sistemini olumsuz etkileyebilirler. Başka enfeksiyonların birincil odağı olabilirler.

Netice itibarı ile, dişlerde çürük olmaması, dişetlerinde herhangi bir hastalığın olmaması, ağız ve diş sisteminde yapısal ve işlevsel bir bozukluğun bulunmaması, ağız ve diş sağlığının yerinde olduğu anlamına gelir. Tabiatı ile böyle bir durum,  genel vücut sağlığını da olumlu yönde etkiler.

DİŞ ÇÜRÜĞÜ


Diş çürüklerinin oluşabilmesi için, şu üç temel faktörün bulunması gerekir. Bunlar:

  • Hassas ve direnci zayıf bir diş yüzeyi veya yapısı.
  • Mikroorganizmaların faaliyette bulunabilecekleri gıda artığı ortamının varlığı.
  • Asit oluşumuna yol açan mikroorganizmaların varlığı.

Gıdalar içinde en çok diş çürüğüne neden olanlar, şekerli gıdalardır. Şekerli gıdaların ağızda uzun süre kalınca, mikroorganizmalar onları parçalayarak asit oluşumuna neden olurlar. Ayrıca ağızdaki bakterilerin kendileri de asit oluştururlar.

Asitler dişin koruyucu tabakası olan diş minesi üzerinde önce küçük delinmelere, oyuklara sebep olurlar. Bu oyuklar giderek genişler ve daha büyük oyuklara dönüşürler. Böylece dişin sert ve koruyucu tabakası olan minenin erimesinden sonra çürük hızla ilerlemeye başlar. Alt tabakalara varan oyuklar, derinleştikçe giderek artan ağrılar ortaya çıkar.

Çürüğün devam etmesi, dişlerde belirli kitle kayıplarına neden olur. Bu madde kayıpları daha da derinleştiğinde, dişin sinirlerine kadar varan ve dişlerin kanallarındaki dokuları iltihaplandıran durumlar ortaya çıkar. Daha ileri aşamalarda ise dişler kaybedilebileceği gibi, çene kemiklerine ve diğer ağız dokularına zarar veren iltihaplanmalar meydana gelir. Ayrıca diş çürükleri, kötü ağız kokusuna da sebep olurlar.

Öte yandan dişlerin ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Çoğu kez, diş ağrısının olması için diş çürüğünün oldukça ilerlemiş olması gerekir. Diş çürüklerinin ilerlemesini önlemek, daha kolay ve ucuz tedavi edilmelerini sağlamak için, ağrı oluşmadan belirli aralıklarla diş hekimine muayeneye gitmek gerekir. Böylece hastanın görmediği diş çürümelerini erken dönemde yakalamak ve tedavi ettirmek mümkün olur.

Diğer taraftan diş çürüğünün önüne geçilmeyip, dişlerin kaybedilmesi halinde ise, hastalar çiğneme, konuşma ve estetik bakımdan daha karmaşık sorunlarla karşılaşırlar. Üstelik bu sorunların çözüm maliyeti de giderek yükselir.

Oysa dişler iyi temizlenir, diş fırçası ve diş ipi kullanılarak gıda birikintileri düzenli olarak ağızdan uzaklaştırılırlarsa, diş çürüğünün önüne geçilerek, bütün bu sorunların yaşanması engellenebilir. Yani mikroorganizmalar, ağız temizliğine, ağız hijyenine dikkat eden kişilerin dişlerine zarar veremezler. 

DİŞ ETİ HASTALIKLARI


Dişin çene kemikleri içinde kalan bölümü diş kökü olarak adlandırılır. Dişlerin kökleri, çene kemiği içerisine bazı dokularla birlikte tutunur. Bunlar diş eti, alveol kemiği, periodontal lifler ve kök yüzeyidir.   

Ağız bakımının yetersiz olduğu hallerde, daha çok yemek artıklarının oluşturduğu birikintiler, zamanla dişetinde iltihaplanmalara sebep olur. Bu birikintiler süreç içerisinde katılaşarak, diş taşlarına dönüşürler. Diş ile dişeti arasına girerek çoğalan, bazen dişi çepe çevre saran diş taşları, diş eti hastalıklarının en önemli nedenlerindendir. Bununla birlikte dişeti hastalıkları, diyabet veya diğer metabolizma hastalıklarında olduğu gibi, sistemik bir rahatsızlıktan da kaynaklanabilirler.

Diş eti hastalıklarının en temel belirtisi dişeti kanamasıdır. Yani dişeti kanaması normal bir durum değildir. İltihabın ve dolaysı ile kanamanın devam etmesi, yukarıda bahsettiğimiz diş kökünü çevreleyen dokuları bozar. Zamanla bu dokular erimeye ve diş etleri çekilmeye başlar. Hastalığın tedavi edilmemesi durumunda ise dişler sallanarak yerinden çıkar ya da çekilmek zorunda kalır.

Esasen dişeti hastalıkları, en yaygın en önemli ağız diş rahatsızlıkları arasındadır. Kronik evrede genellikle aşırı bir ağrıya sebep olmadığı için, hastalar tarafından önemsenmezler. Oysa diş eti hastalıkları, uzun vadede diş kayıplarının en önemli sebepleri arasındadırlar.

Öte yandan tedavi edilmeyen diş eti iltihapları çene kemiğinin de iltihaplanmasına ve zarar görmesine yol açabilir. Buna bağlı doku tahribatı ileride protetik müdahaleleri de güçleştirebilir. Diğer taraftan dişeti hastalıkları,  sinüzit, bademcik iltihabı, solunum sistemi hastalıkları, kalp, eklem bölgesi, böbrek rahatsızlıkları, sindirim sorunları gibi sistemik hastalıklara da sebep olabilirler. 

Diş eti hastalıkları, ağız kokusunun da en önemli sebepleri arasındadır. Bir hastada ağız kokusu varsa öncelikle dişler ve diş etleri kontrol edilmeli, varsa sorunlar giderilmelidir. Diş çürüğü ve dişeti iltihapları ortadan kaldırılmadan, ağız kokusunun sebebini başka yerde aramamalıdır. 

DİŞLERİN GELİŞİM BOZUKLUKLARI 

Yeni doğan insanda ortalama 6-8 aylıkken ilk süt dişi çıkar. Daha sonra ortalama 30 aylıkken, alt ve üst çenede 10’ar tane olmak üzere toplam 20 süt dişi ağızda yerini alır.

Yine ortalama 6-7 yaşlarında iken süt dişleri değişmeye ve yerlerine kalıcı dişler çıkmaya başlar. Süt dişlerinin değişmesi belirli bir sıraya ve zaman göre, 12 yaşın sonuna kadar devam eder.

Bu arada ilk büyük azı(1.büyük azı) dişi 6-7 yaşlarında, süt azılarının en arkasında kendini gösterir. Daha sonra 12 yaşında da 2.büyük azı dişi sürer. 16 yaşından itibaren de 20 yaş dişleri sürmeye başlar. 1. ve 2. büyük azı dişleri ile, 20 yaş dişi bir kez sürer. Yani ağızdaki her diş değişmez. Sadece 20 adet süt dişi değişir.

Geçmişte özellikle kırsal bölgelerde, 6-7 yaşlarında çıkan 1.büyük azı dişi süt dişi zannedilip, nasılsa değişecek diye çürümesine kayıtsız kalınırdı. Sonunda çekilirdi. Bugün de aynı hatanın kimi yerlerde tekrar yaşandığına tanık oluyoruz.

Oysa 6-7 yaşlarında süren ve 6 yaş dişi(1. büyük azı) dediğimiz dişler, ağzın anahtar dişleri olup, çekilmeleri halinde dişlerde sürme düzensizlikleri, çenelerde de gelişim bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Aynı şekilde süt dişlerinin de belirli bir sürme ve değişme zamanları vardır. Eğer bu iyi takip edilmez, zamansız çekimler yapılırsa, yine dişlerde sürme düzensizlikleri, çapraşıklıklar ve çenelerde de gelişim bozuklukları ortaya çıkar.

Dişlerin kapanış bozukluklarına neden olan diş düzensizlikleri dişlerin çürümesini kolaylaştırır ve daha erken dönemde dökülmesine yol açar. Çünkü bu tarz dişlerin bakımı ve temizlenmesi zordur.

Öte yandan düzensiz dişler, alt ve üst çene arasındaki ilişkinin bozulmasına ve çiğneme güçlüğüne neden olabilir. Düzensiz dişler konuşma bozukluklarına ve görünüm bozukluklarına da neden olabilir.

KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR, HATALI BESLENME ve İLAÇLARIN DİŞLERE ETKİSİ

Kötü alışkanlıkların başında gelen sigara kullanımı, dişlerin renklenmesine, lekelenmesine ve diş taşı oluşumunun kolaylaşmasına neden olabilir. Sigara içenlerin dişleri kahverengimsi bir renk alır.

Sigara direkt veya dolaylı olarak dişetlerinde de hastalıklara sebep olabilir.

Kola, tatlı, direkt şeker ve çikolata gibi şekerli gıdaların fazla alınması, dişlerin daha kolay çürümesine neden olabilir.  

Çocuklarda hatalı olarak kullanılan bazı ilaçlar dişlerde renk değişikliğine neden olabilir. Mesela hamilelikte ve süt çocukluğu döneminde kullanılan tetrasiklin grubu ve diğer bazı antibiyotik  vb. ilaçlar dişlerde kalıcı renk değişikliklerine neden olabilir. Yine aşırı flor alımı da dişlerin sararmasına sebep olabilir. Bu nedenle hamilelikte, emzirme döneminde ve süt çocukluğu döneminde hekime danışılmadan hiçbir ilaç kullanılmamalıdır. 

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI NASIL KORUNUR? 

Ağız diş sağlığının korunması ve diş ve dişeti hastalıkları açısından erken teşhis çok önemlidir. Bu nedenle yılda en az iki kez diş hekimine gidilmelidir.  

Diş çürümelerini ve dişeti hastalıklarını önlemek için, düzenli ve dikkatli bir biçimde dişler fırçalanmalı, diş ipi kullanılmalı, tatlı ve şekerli yiyeceklerden mümkün olduğunca kaçınmalı, ya da bu tür gıdalar alındığında mutlaka dişler fırçalanmalı ve diş hekimine düzenli aralıklarla gidilmelidir.

Aşırı asitli ve şekerli yiyecekler mikroorganizmaların etkisini artırır. Bu yüzden asitli yiyeceklerden kaçınmalıdır. Yine ağız ve diş sağlığı için başta sularda yeterli florun bulunması olmak üzere, yeterli ve dengeli beslenme de önemli yer tutar.

Dişlerdeki gelişim bozuklukları da, zamanında yapılacak müdahaleler ile düzeltilmelidir.

Fındık, ceviz vb. kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Zira bu gibi davranışlar, dişin koruyucu tabakası olan minenin çatlamasına ve bakterilerin çürütücü etkilerinin daha kolay biçimde ortaya çıkmasına sebep olur.

DİŞ FIRÇALAMA

Yukarıda da sık sık ifade ettiğimiz gibi, ağız diş sağlığını korumanın en etkili yolu düzenli olarak fırçalamaktır.

Öncelikle fırça seçimine dikkat edilmelidir. En uygun diş fırçası naylon kıllı ve orta sertlikteki fırçalardır. Ağız içinde kolay hareket ettirilmesi ve arka dişlere rahat ulaşabilme açısından, fırçanın baş kısmının fazla büyük olmaması tercih edilmelidir.

Dişler en az günde iki kere(sabah-akşam) veya sabah, öğlen, akşam yemekten sonra düzenli olarak fırçalanmalıdır. Diş aralarına giren gıda artıkları bazen fırça darbeleri ile çıkmayabilir. Bu yüzden fırçalama esnasında diş ipi de kullanılmalıdır.

Diş macunu, diş fırçalamayı kolaylaştıran bir araçtır. Ağızda bıraktığı hoş koku nedeni ile de fırçalamayı teşvik edicidir. Diş çürüğü açısından yüksek risk altında olmak, diş hassasiyetinin varlığı ve dişeti problemlerine göre diş macunu seçmek gerekir.  Bunun için de, hangi diş macununu seçmeniz gerektiği, kullanım süresi ve bilgilendirilmesinde diş hekiminize başvurmalısınız.

Öte yandan diş parlatma tozları diş hekimi önerisi olmadıkça asla kullanılmamalıdır. Zira iri grenli bu tozlar, aşırı kullanıldıklarında, dişlerde aşınmalara ve buna bağlı, başta hassasiyet olmak üzere çeşitli rahatsızlıklara sebep olurlar. 

DİŞ FIRÇALAMA TEKNİĞİ 

Dişleri doğru fırçalamak, çok önemlidir. Zira dişleri hiç fırçalamamanın yanında, hatalı fırçalamanın da, başta dişeti çekişmesi olmak üzere çeşitli zararları vardır. 

Dişler şu teknikle fırçalanmalıdır: 

1- Diş fırçası 45 derecelik açı yapacak biçimde tutulur ve diş eti hizasından başlanarak ağız boşluğuna doğru fırçalamaya başlanır. Dış yüzeylerden başlayan fırçalama sert darbeler halinde değil, yumuşak ve daireler çizecek biçimde, ön dişlerden arka dişlere doğru yapılmalıdır.

Dairesel hareketlerden sonra, fırça kılları dişetlerine de gelecek şekilde, üst çenede yukarıdan aşağı, alt çenede aşağıdan yukarı olacak biçimde, süpürme tarzında dişler ve dişetleri fırçalanır.

2- Daha sonra dişlerin iç yüzeyleri aynı şekilde fırçalanır. Bu işlemde fırça eğik tutularak, diş etinden ağız boşluğuna doğru hareket ettirilir.

3- Dişlerin çiğneyici yüzeyleri de fırça düz olarak ileri geri hareket ettirilerek fırçalanır.

Bu arada kuron köprü protezi olan kişiler, köprü gövdelerini ve kaplamaların çevresini daha rahat temizleyebilmek için, ara yüz fırçaları ve köprü altı fırçaları kullanmalıdır. Yine çocuklarda ve erişkinlerde ortodontik tedavi uygulamaları sırasında, apareylerin etrafını rahat temizleyebilmek için, ortodontik fırçalar kullanılmalıdır.

Fırçalama işleminin en az iki-üç dakika sürmesi gerekir. 

Unutmayalım sağlıklı diş etleri fırçalama sırasında kanamaz…

Diş fırçası belirli bir süre sonra işlevini yitireceğinden, ortalama üç ayda bir atılmalı ve yenisi alınmalıdır. Gerektiğinde ara yüzlerin etkin olarak fırçalanmasını sağlamak üzere ara yüz fırçaları kullanılır. Bunlarla ilgili önerilerini almak üzere diş hekimine başvurulmalıdır.

Diş İpi Kullanımı:

Diş ipi, diş aralarında kalan yiyecek artıklarının ortadan kaldırılması ve uzaklaştırılması bakımından oldukça uygun bir araçtır.

25-30 santimetre civarında diş ipi, iki elin işaret ve orta parmakları yardımı ile, dişler arasına yerleştirilir.  Daha sonra ip aşağı yukarı ve sağa sola hareket ettirilerek, diş araları temizlenir. Bu hareketler sırasında diş etlerinin zedelenmemesine dikkat edilmelidir. 

Diş aralarını temizlemede kürdan kullanılmamalıdır. Zira kürdan dişetlerini iterek çekilmelerine neden olabilir. Dişler arasındaki dişeti papilini zedeleyebilir.